Ne zamandır İstanbul’a çok uzak olmayan ama adeta boyut değiştirmişcesine uzakta olduğumuzu hissettirecek bir yerde kamp yapalım istiyorduk. 19 Mayıs tatilini bu şekilde değerlendirecek harika bir rota keşfetme şansımız oldu: Sülüklü Göl.
İstanbul’dan yaklaşık 220 km olan Sülüklü Göl, Bolu-Sakarya il sınırında bulunuyor. 1500 rakımlı bu doğa harikası için Dokurcun beldesini 5 km geçtikten sonra Tavşansuyu köyünün bitiminden 9-10 km’lik patika taşlık bir yolu tırmanarak tabiat parkına ulaşıyorsunuz. Yol epey bozuk; ama binbir çeşit yeşil ağacın arasından geçmek yolu o kadar keyifli yapıyor ki insana uzun gelmiyor.
Gölün içinde bulunan ağaçlar en az 300 yıldır çürümeden orada duruyormuş. Az rastlanır bu olay tabiatta nadir rastlanan durumlardan biri olduğu için ve farklı habitatlar içeren göl çevresinin korunmuş bir ekositeme sahip olması nedeniyle Sülüklü göl 1987’de korunan alanlar statüsüne alınmış.
Tabiat parkının hemen girişince tuvaletlerin olduğu binayı geçip kamp yerimize ulaştığımızda saat 13:00 civarıydı. Hava mayıs için biraz sert soğuktu. Sülüklü Göl’ün yüksekte olması buna etki ediyor haliyle. Bizden bir gece önce kamp alanına giden arkadaşlarımız sabah gölün üzerinin komple sis ile kaplı olduğunu söylediler. Bizim kaldığımız sabahlar o manzarayı yakalayamadık ama etrafımızı çevreleyen dağların tepelerindeki sis öbekleri manzarayı iyice kartpostallaştırdı.
Sülüklü Göl’de sülük falan yok bu arada. Bolca kurbağa ve larva var. Balık tutmaya gelenler gölde alabalık yaşadığını da söylediler; ama bizim orada olduğumuz sürede tutanı göremedik.
Etrafını yürüyerek dolaşmak 1 saatten az sürecek kadar küçük bir göl. Komple etrafını dolaşmaya niyetlendik; ama önemli bir tavsiye vermek isteriz siz denemeyin. Çünkü yuvarlağı tam tamamlayacağız derken yol bitti ve geri dönerek aynı tırmanışlı yolu bir daha gitmek zorunda kaldık 🙂 Eğlence istiyorsanız deneyin tabi. Dokunmadığınız yer kalmamış olur sizin de. Ama bu mevsimde göle düşmeseniz iyi olur; çünkü kurumanız pek kolay olmayacaktır. Yolun bittiği alanı diğer taraftan dolaşıp gölün geri kalan kıyısına yürüdüğümüzde küçük bir şelale bulduk. Yosun tutmuş ağaçların gövdesi ve değişik bitkilerin olduğu bu alanda harika fotoğraflar çektik.
Kamp alanının girişinde tuvalet var; ama bakımsız ve pisti. Sezon açılınca birileri bakım için geliyor mu bilmiyoruz. Bu haliyle görmesek daha iyiydi. Çöp kutusu konusunda baya cömert davrandıklarını söyleyebiliriz. Biz genel olarak çöplerimizi yaktık; ama şişe vb gibi çöpler için yakınımızda bir yer olması çöp poşetlerimizi de yanımızda götürmemizi engellediği için iyi oldu. Ayrıca kamp alanının birkaç yerinde çeşme de mevcut. Doğal kaynak suyunun yaşam alanımıza yakın bir yerde olması avantajı da alanın olumlu yönlerinden diyebiliriz.
Kamp alanında olumsuz sayılabilecek tek bir şey söyleyebiliriz; o da yöre halkının silah atışı yapmak için bu bölgeyi tercih ediyor olması. Enteresan bir hobi ama adamlar toplanıp ardarda şarjör boşaltıyorlar, havaya ateş ediyorlar. Artık sesin yankısından mı zevk alıyorlar nedir anlayamadık; ama gece 2’de de öğlen de sabah da bir yerlerden silah sesi duyabiliyorsunuz. Tuhaf geliyor, yadırgıyorsunuz; tabi bir süre sonra normalleşiyor bir nebze. Ama boş bulunuyorken birden silah sesi duymak hoplatıyor tabi. Bu nedenle çocukla kamp için çok uygun olmayabilir. Oysa, ortamı bozmasalar kuş sesleri, rüzgar, arada da kurbağa vraklaması ne kadar huzur verici…
Hava sıcaklığı geceleri, gündüzden epey fark ediyor. Yüksekte olmasının da etkisi var tabi. Bu yüzden yazın da gitseniz gece için yanınıza üşümeyeceğiniz giysiler ve uyku tulumu mutlaka alın. Biz akşamları ateşin başından kalkınca epey hissettik soğuğu.
Hava koşullarına göre uygun ekipmanlar ve giysilerle gittiğinizde, çok rahat kamp yapabileceğiniz, çadır kurabilecek düz alanı bol, gölün kıyısında keyif yapacak imkanı bol, ağaçların arasına sığınabileceğiniz bu alanı kendinizi doğaya bırakabileceğiniz bir rotasyon olarak planlarınıza ekleyebilirsiniz.