Bayram tatilimizde uzun zamandır hayalini kurduğumuz dalış eğitimini almak üzere Fethiye’ye gittik. Bu harika deneyim 3 gün sürdüğünden tatilimizi bir haftaya tamamlamak için rota araştırdık ve dalış eğitiminde yaşadığımız adrenalin sonrasında gevşeyip rahatlayabileceğimiz, hatta zihnen yenilenebileceğimiz Kabak Koyu’nu tercih ettik. İyiki de öyle yapmışız. Şehrin koşuşturmasında çalışan bir çift olarak zihnimizin hızına bir mola verdirmek harika oldu. Sanırım, şehir hayatının mahrum kalmamıza neden olduğu en önemli şey bu. Hep bir adım sonrasını düşünerek hareket ettiğimiz için kafalarımız hep külçe gibi atıyoruz kendimizi tatil yollarına. Tatil için çalışıyoruz diye bir slogan vardı bir zamanlar. Kesinlikle doğru 🙂
Gelelim Kabak Koyu ile ilgili işinize yarayabilecek bilgilere.
- Kabak Koyu, Fethiye’nin buz mavisi ılık sularına kendinizi bırakabileceğiniz küçük bir koy. Kabak Koyu’na inebileceğiniz alana minibüslerle veya arabanızla gidebilirsiniz. Son duraktan sonra isterseniz yürüyerek 30 dakikada patika yoldan inebilir; isterseniz aşağı inen servisi bekleyebilirsiniz. Yalan yok, iki türlü de meşakatli. Sıcakta o tozlu patika yoldan dolana dolana inmek kolay değil; servislerin ise pek konforlu olduğu söylenemez ve kapasitesinin 10 katı çalışıyor. Siz 1 kişi bile yer kalmadı zannederken bir bakmışsınız şoför 5 kişiyi sokmuş arkanızdan 🙂 Maksimum 10 dakikada yol bitiyor. Ulaşılacak yerin cazipliğinden midir, insanların huzurla dolmasından mıdır nedir bilinmez. O sıkışık 10 dakika bile içeridekilere eğlenceli geliyor enteresan bir şekilde. Tanımadığımız insanlarla tıkış tıkış pek bir gülmüştük inerken de çıkarken de. Servisten indiğinizde kalacağınız otel veya kamp alanına giderek kendinizi doğanın ellerine bırakıyorsunuz.
- Kabak Koyu’nda kumsal yok. Beyaz taşlarda yürüyerek kumla başlayan, sığıdan derine giden bir denizi var. Denize girilen alanda şezlong şemsiye falan aramasın gözleriniz. Buraya gittiğinizde hippi beklentisizliğiyle kendinizi doğaya bırakacaksınız. Denize girdiğinizde etrafınızı çevreleyen dağlar, ağaçlar bu hisse kapılmanıza hızlıca yardımcı oluyor merak etmeyin.
- Konaklama için otel, bungalow ev veya yaygın olarak çadır tercih edebilirsiniz. Fakat istediğiniz yere çadırı kuramıyorsunuz. Bu alanlardan Lilith Camping’i tercih ettik biz. Yola çıktığımızda ne olur ne olmaz çadırımız ve yatağımız hep yanımızda olur. Bu yüzden kendi çadır alanımız için yer istedik. Ama siz isterseniz boşta varsa kamp alanının çadırlarında konaklayabiliyorsunuz. Burada kahvaltı+akşam yemeği+konaklama olarak paket bir kamp ücreti ödedik. (ücret aşağıda yazıyor)
- Kamp alanının renkli yazılarla süslenmiş resepsiyonuna kimliklerimizi bıraktık ve güler yüzlü sahibinden yatağımız için pompa isteyerek önce yaşam alanımızı hazırladık. O kadar huzur verici bir yer ki. Kamp alanının ortasında bir bar var. Gün içerisinde inanılmaz lezzetli gözlemeler ve başka yemekler yiyebileceğiniz alkollü/alkolsüz içecek alabileceğiniz, belirli saatlerde waffle sipariş edebileceğiniz tahminlerinizin çok üzerinde lezzetli ürünleri olan bir bar hayal edin. Müzikler de ortama çok elverişli. Sürekli yanınızda para taşımanıza da gerek kalmıyor. Kimliğiniz resepsiyonda olduğu için bara sipariş verdiğinizde adınızı yazdırıyorsunuz. Çıkışta ödeme yapılıyor.
- Sadece bizim kampa özel temiz duş ve tuvaletler vardı. Kahvaltı ve akşam yemeklerinde çıktığımız restaurant kısmında hiçbir 5 yıldızlı otelde göremeyeceğiniz lezzette açık büfe yemekler bulabiliyorsunuz. Çok da orjinal lezzetler. Hala tadı damağımızda. Manzarası da çok güzel bu sevimli terasın.
- Kampta hava karardığında neredeyse hiç ışık yanmıyor. Sadece ağaçlara bağlanan bir kaç renkli ampül bir de tuvalete falan giderken yolumuzu görelim diye birkaç ışık. Ama hiç göz almıyor. Ağaçların, dağların arasında bu ışıksız ortamda binlerce yıldız görüyorsunuz gökyüzünde. Bardan gelen rahatlatıcı müzik ve yaz mevsiminin vazgeçilmezi ağustos böceklerinden başka geceyi bölen ses yok kamp alanında. İçeceklerinizi alıp kumsaldaki beyaz taşlara gittiğinizde bu muhteşemliğe dalgaların sesi de ekleniyor. Doğa ile bir bütün olmak için bütün şartlar elverişli. Bir de bizim şansımıza dolunay vardı. Değmeyin keyfimize 🙂
- Baştan bilmenizde fayda var. Kabak Koyu’nda hayvanlardan muaf olmanız pek mümkün değil. Doğa ile içiçe olmaktan bahsederken bunu da kastediyorduk. Şikayet etmeye hakkımız yok; çünkü bir nevi biz onların alanında misafir konumunda oluyoruz. Sabah horoz sesiyle uyanacağınızı şimdiden bilmenizi isterim. Minderinizde uzanırken yanınıza nazlı nazlı bir kedi gelebilir; ya da bir köpek bulduğu bir top ile oradan oraya koşturup kendi kendine oynuyor olabilir. Kendi haline bırakın doğayı ve kendinizi… Kabak Koyu’nun büyüsü bu.
- Kabak Koyu’nda zaman o kadar sakin akıyor ki, kendi kendinize vakit geçirmek için bir sürü şey yaratabilirsiniz. Alanın çeşitli yerlerinde bulunan renkli minderler ya da hamaklarda uzanıp gölgede uyuklayabilir, uzun zamandır okumak istediğiniz kitabınızla haşır neşir olabilir, pinpon oynayabilir, barda sohbet edebilirsiniz. Kamp alanlarında geçirebileceğiniz vakitin yanısıra denize girilen alanın oradan oklarla takip edebileceğiniz bir Likya Yürüyüş parkuru da mevcut. Yüzerken etrafınızı çevreleyen bu dağlara, kırmızı beyaz boyanan taşlarla belirlenmiş güzergahtan tırmanıp, dağların arasına gizlenmiş bir göl bulabilirsiniz. Bu el değmemiş doğanın müthiş bir hediyesi gibi. Su inanılmaz soğuk ama insan o ortamda göle girince kendini ilk insanlar gibi hissediyor. Suyun soğukluğu öyle bir etki yaratıyor ki, o kadar yol yürümüş olduğunu unutuyor vücudunuz. Zımba gibi hissediyorum dedikleri şey tam da bu his olmalı 🙂 Yürüyüş parkuru başlangıcında yol ikiye ayrılıyor. Kolay parkurda terliklerle bile yürünebiliyor; zor parkur biraz daha tırmanmalı. Biz spor ayakkabılarımızı yukarıda arabada unuttuğumuz için terlikle yürüdük; tabiki siz hazırlıklı gidin.
- Sağda, solda, ağaç diplerinde adaçayı görebilirsiniz. Kendi ellerinizde toplayıp, evinizde adaçayı yakıp negatif enerjiyi kovabilir; ya da kurutup içebilirsiniz. Aklınızda bulunsun.
- Biz bilmediğimiz için katılamadık; ama Kabak Koyu yoga için de çok elverişli bir yer. Bazı Likya Yolu üzerindeki kamp yerlerinde toplu yoga seansları da yapıldığı yazıyordu. İlginiz varsa katılabilirsiniz.
- Lilith Camping konaklama ücreti: kahvaltı + akşam yemeği kendi çadırınızda kişi başı 65 TL, oradaki çadırlardan birinde kişi başı 75 TL. Kredi kartı geçiyor. http://www.lilithcamping.com/
Kabak Koyu’nda dolu dolu 2 gün geçirdik. Çadırımızı toplayıp, kimliğimizi resepsiyondan aldık ve hesabmızı kapatarak yine servisle yukarıya çıktık. Giderken, seneye kesinlikle yine gelmeliyiz dedirten bir deneyimdi. Sakin, huzurlu, acelesiz… Alışıldık kamptan ziyade yemekler, bar, temiz duş/tuvalet ile aslında glamping diyebileceğimiz bir deneyim oldu. Bu yüzden kamp yapmayı çeşitli nedenlerle erteleyenler için de iyi bir başlangıç olabilir. Ben kedi, köpekten tiksinmem, azıcık ruhumda hippilik var, öyle ortamlarda rahatsız olmam, “şehirdeki ben”i unutmak istiyorum bir süreliğine diyorsanız Kabak Koyu’nu 2017 yaz rotalarınıza mutlaka eklemelisiniz. Lilith Camping de bizim favorimiz diyelim 🙂 Şimdiden iyi eğlenceler.